ZAMAN TÜNELİ  11             İLK  DİPLOMA SONRASI   

          İlkokulu bitirdiğim yaz babamın tayini Samsun'a çıkmıştı  Adana'ya ve Toroslar'a veda zamanı gelmişti. Bir anlamda çocukluğumun anavatanından ayrılık demekti bu.

     Hala, kızıl toprakların arasından patlayan kayalıkların özgünlüğü gözlerimin önüne  tablo gibi seriliyor. Taşların  diplerinden fışkıran mor zambaklar, yabani sümbüller ve uzun yıllar gelinciğin farklı renkleri zannettiğim anemonlar...Kısa çimenleri süsleyen kısa saplı papatyalar.. .Zihnimin duvarlarında asılı duran yüzlerce fotoğrafı kağıda çizmek istercesine  satırlarda dolu dizgin koşuyorum...Ya o turkuaz renkli , yaşamın  mihenk taşı olan , gürültüsü ile içime  korku ve çoşku salan dere ve yamaçları donatan iğne yapraklı çam ağaçları...

       Yağmur sonrası toprak kokusu...Baharda gökkuşağı...Nergis çiçeklerim...Kasımpatılar...Ellerimle diktiğim ve suladığım kavak ağaçları ve sulandıkça  çoğalan kadife çiçekleri...Pembe ,beyaz . fuşya zakkumlar...Dalları sağıma soluma takılan murtlar... Derenin  gürültü koparan   köpüklü  sularını ürpererek üzerinden  izlediğim  sarı köprü...

    Okulun kitaplığında sıraladığım ama   okuyamadığım  kitaplar ...Bakkal Zeki Amca...Köyün en yukarısındaki en görkemli çam ağacı ve onun altında gölgelenen cami...Caminin biraz ilerisinde, köyün hemen çıkışındaki  mezarlık... Çam ağaçlarının bağrında kaybolmaya yüz tutmuş , sessizliğinden o yöne bakamadığım ve  bir iki taşla işaretlenmiş belli belirsiz  kabirler...

      Poyraz eserken,   şefkatli upuzun   dalları  canavarlaşan  çam ağacı... Anıt misali  vakur ve köyün zirvesinden köye kuşbakışı  hakim dev ağaç .. Hemen yakınındaki dibek...Dibeğin iki yanında , ellerinde  tokmakla sırayla bulgur döven teyzeler...En yakın arkadaşım Miyase... Mezarlık ve camiyi sol yanına alan dibi görünmeyen uçurum...

        Gaz lambası... Yıldızlı geceler...Toprak yol...Zifiri karanlık...En koyu en derin  sessizlik...

         Beyaz incir . karadut .keçiboynuzu. portakal , nar ve  alıç  ağaçları.

         Siyah keçi sürüleri, kırlangıç şölenleri...

        Buğday tarlaları...Göl misali dalga dalga salınan başaklar...İki gözlü lojman...İki sınıflı okulum...Okul bahçem...Yumurtalarını aşırdığım kümesimiz...Tarımın ilk meyvesini tattığım mini bahçemiz...Suyun gelmesi ile okul bahçesini vahaya çeviren okul çeşmesi...

     Oyun arkadaşlarım: Her sabah ''Günaydın!'', her akşam ''İyi geceler!'' dediğim ,sarılıp öptüğüm çam ağaçları...Patika yollarda ayaklarımı burkan yuvarlak taşlar...Başımı yukarı kaldırdığımda ,çatı misali dimdik ve aşılmaz heybetiyle Toroslar...

             Siz de özleyecek misiniz beni ?

             Ayrılacakmışız buradan....

            Hepinizi   arkamda mı bırakacağım şimdi?

            Hayır hiç bırakmadım ,  yıllardır çocukluğumun kokusunu içime çeke çeke taşıyorum...

            Ve çok özlüyorum...

    



   

Yorumlar

  1. Buram buram doğa sevgisi, yaşam sevinci... Harikasın arkadaşım sevgilerimle..

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar